Skip to main content

ALTERNATİF OKULLAR



ALTERNATİF OKULLAR

Zorunlu bir programı ve bu programa göre belirlenmiş dersleri ve sınıfları olmayan, öğrenciler arasında herhangi bir sınıflandırma ve ayrım yapılmayan, katılımcı demokrasi anlayışı ile okul çalışanları ve öğrenciler tarafından yönetilen okullardır. Bu okulların oluşmasında Ferrer, Stirner, Freire, Illich, Parker, Dewey, Rogers, Neill gibi radikal reformist yaklaşımların etkisi vardır.

İlk alternatif okullar, 20. yy’ın başlarında İspanya’da kurulan Ferrer’in Modern Okulu veya İngiltere’de açılan Neill’in Summerhill okulları gibi okullardır. Daha sonra bu okullar Framingham, Massachusetts ve Amerika genelinde 1968’den sonra yayılmıştır. Sudbury Vadisi veya Demokratik Değerler okulları diye adlandırılırlar.


Öğrenme insan doğasında vardır. Her insan her şeyi öğrenebilir. İnsanın mevcut okullardaki yapay öğrenme ortamlarına gerekisinimi yoktur. Mevcut okullarda insanın doğal öğrenme yapısı bozulmaktadır.


En etkili ve kalıcı öğrenme öğrenci tarafından istenen ve gerçekleştirilen öğrenmedir. Okul öğrencilerin bağımsız oldukları, güvenildikleri ve sorumluluk aldıkları, nasıl, nerde, ne zaman neyi öğrencekleri konusunda bir yer olmalıdır.


Bu okullarda “özgürlük”, “demokrasi”, “güven” ve “sorumluluk” gibi kavramlar önemlidir. Öğrenciler ne yapacaklarına, nasıl, ne zaman ve nerede yapacaklarına kendileri karar verirler. Bu okulların kendi kendini yöneten kurumları vardır. Okullar genellile iki yönetici kurul tarafından yönetilir.

1.Yönetim Kurulu: Öğrenci, personel ve ailedden oluşur, maddi konularda yetkilidir.

2. Okul kurulu: Okulla ilgili her türlü karar bu kurulca alınır.

İki kurulda da çoğunluk öğrencilerdedir. Öğretmen istihdam etmeden bir öğretmenin işine son vermeye kadar her türlü karar bu çoğunluğun oyuyla alınır.

Alternetif okullarda standart bir eğitim programı yoktur. Seçmeli veya zorunlu dersler yoktur. Yönlendirme ve güdüleme yoktur.


Alternatif okullar mevcut okullar üzerine yapılan tartışmalar ve uygulamalar üzerine geliştirilen ve toplumsal bir gereksinimi karşılmaya çalışan okullardIR.


Aşağıdaki alıntı alternatif okulları daha ayrıntılı tanıtmaktadır.


1. ALTERNATİF OKULLAR
Literatürde pek çok tanım olmakla birlikte alternatif okullar yapı, felsefe ve programların niteliği açısından tanımlanabilir. Aydın’a göre (2003; 35) alternatif okullar kavramı, geleneksel okullardan ideolojisi ve yapısı farklı olan programlar anlamında kullanılmaktadır.
“Devlet okulu eğitimi ile alternatif eğitim sistemleri neredeyse birbirleriyle çelişen kavramlar olarak ele alınırlar. Devlet okulları bünyelerinde reform yapabilir, gelişme gösterebilir, ancak temel yapısal değişikliklere kalkışmazlar. Devlet okullarının reddedilmesi, alternatif eğitim biçimlerinin tarihi gelişiminde önemli temalardan birini oluşturur - Rousseau'dan başlayarak sırasıyla Ferriere, Steiner, Cousinet, Fröbel, Dewey, Montessori, Robin, Rogers, Makarenko, Pestallozzi, Ferrer, Freinet, Decroly, Neil, Bourdieu, Ivan IIlıch'e dek- ve bu ret, okulların, hakim bir elit sınıfın çıkarları adına halkın ahlak ve toplumsal inançlarının şekillendirilmesinde kullanılan bir araç olduklarını varsayar” (Erden, 2001; 196).
Aydın’ a göre (2002; 35) bir çok ülkede alternatif okul eğilimleri her zaman olagelmiştir. “Amerika Birleşik Devletlerinde alternatif okullar, kamu okullarının kurulduğu günden bu yana varolmuşlardır. Çağdaş alternatif okul hareketi daha popülist kökenlidir. Program ve öğretim yöntemlerinde yeni yaklaşımların uygulanmasını teşvik ederler. Alternatif okullar 1960'ların sonu ve 1970'lerin başlarında politik bir başkaldırı olarak ve toplumsal kargaşanın sonucunda hızla artmıştır. Pek çok alternatif okul, eğitim sistemindeki katılık ve kişiler arası ilişkilerden uzaklaştırılmış duygusu yaşayan toplum kesimleri tarafından genellikle büyük şehirlerde kurulmuştur.”

Günümüz de ise dünyada özellikle gelişmiş bir çok ülkede çok farklı isimler altında benzer ve farklı özelikler taşıyan yüzlerce alternatif okul vardır ve hızla sayıları artmaktadır.
Özden’e (1998; 101) göre öğretme kavramının arka planında bir takım bilgilerin öğrenciye aktarılması vardır. Geleneksel eğitim anlayışında eldeki bilginin herkes için tek doğru olduğu varsayımı öğrenmeyi değil öğretmeyi ön plana çıkarmıştır. Öğrenciden hazır bilgiyi alması beklendiği için eğitim programları öğretme ağırlıklı olarak düzenlenmiştir. Rogers (1969); Illich (1971); Baker (1991); Erden (1998) gibi bilim adamları geleneksel eğitim sistemini ve anlayışını özetle “bilgi değişmiş, felsefe değişmiş, yöntem değişmiş, insan değişmiş, toplum değişmiş, üretim değişmiş ama biz asırlardır sınıf diye adlandırdığımız mekanlarda vaaz gibi düz anlatım yöntemiyle, çağ dışı kalmış, gereksiz, şişirilmiş, faydasız bilgileri gencecik dimağlara kazımaya çalışıyoruz” şeklinde eleştirmektedirler.

Öğrenciye bir takım bilgileri zorla aktarmak veya öğretmek geleneksel anlayışta mümkün gözükse de bu bilgiyi anlamak ve yorumlamak öğrencinin yapacağı bir şeydir. Aktarılan bilginin kişinin düşünmelerinin bir parçası olabilmesi için o bilginin öğrenci tarafından anlamlandırılması gerekir. Bu nedenle, postmodern toplumlarda ilgi odağı öğretmekten, öğrenme yönüne doğru kaymış, farklı kimselerin farklı biçimlerde öğrendiği kabullenilmiştir. Böylece öğrencilerin kişisel öğrenme profiline en uygun öğrenme olanağını sunmak geleneksel okullar başaramasa da okulun en önemli görevi haline gelmiştir. Bugün öğrenmeye ilişkin bilgilerimiz öğrenmenin "parmak izi kadar kişiye özgü" olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan beyni üzerinde yapılan çalışmalar da öğrenmenin kişiye özgü olduğu tezini desteklemektedir. Öğrenmenin nörofizyolojik bir olay olduğunu savunan bu görüşler herkesin farklı bir öğrenme biçemi, hızı ve ritmi olduğunu ortaya koymaktadır (Özden, 1998; 102).

Bu doğrultuda bugün birçok ülke var olan eğitim sistemlerini sorgulamaktadır. Bunun nedeni geleneksel eğitim sistemlerinin günümüz beklentilerine cevap veremediğinin fark edilmiş olmasıdır. Postmodern toplumlar kalıplaşmış beyinlerden çok; düşünen, yaratan, sorun çözen insanlara gereksinim duymaktadır. Eğitim sistemi içinde öğrenci daha etkin bir konuma getirilmeye çalışılmaktadır. Yani, sessizce oturup, yalnızca verileni almakla yetinmeyecek; görecek, duyacak, çözümleyecek, söyleyecek, yapacak, katılacak ve paylaşacak öğrenciler yetiştirilmesi planlanmaktadır. (Kutlu, 2000).

Alternatif okullar genel olarak "öğrenci merkezlidirler". Bu okullar öğrencilerin doğuştan getirdikleri ilgi ve heveslerin bireysel proje ve çabalarla harekete geçirilerek, onlara kılavuzluk yapılması iddiasını taşırlar. Bu okulların akademik spektrumunun genişliği, genellikle bir yandan sıradan okul ortamları ile mücadele ederken diğer yandan yüksek düzeyde yetenekli çocukları cezbederek bu okullara çekmektedir (Aydın, 2002; 33).

Carl Rogers’a göre gerçek, öğrencilerin algılarına dayanır. Öğrencilerin algıları ve öğrenme düzeyleri oldukça farklı ve bireyseldir. “Gerçekten de öğrenme önceden planlanmış etkinliklerle değil, öğrenme için özgür olmakla sağlanır” (Demirel, 2003; 41). Rogers, özgürlüğün, öğrencileri araştırmaya çalıştıkları konuyu daha iyi anlamaya yönlendirdiğine inanmaktadır. Çünkü özgürlük, kişilere kendilerini ve çevrelerini algılamada seçenekler sunmaktadır (Demirel, 2003; 42).

Pestalozzi “kişiler kendilerini en iyi kendi doğalarında bulabilir” demiştir. Radikal bazı eğitimciler daha da ileri giderek velilere çocuklarını okula hiç göndermemelerini, çünkü bizzat okulların çocukların gelişmesini engelleyici olduğunu ileri sürmüşlerdir. (Demirel, 2003; 52).

2. DEMOKRATİK EĞİTİM VE DEMOKRASİ EĞİTİMİ
Demokratik siyasal sistemlerle yönetilen toplumlarda demokrasi öğretmek veya öğrenilmesine yardımcı olmak eğitim kurumlarının gönüllü yerine getirmesi gereken işlevlerden birisidir. Ancak demokrasi anlatılarak öğretilemez, yaşatılması gerekir. Öğrenci demokrasiyi deneyimle öğrenmelidir. Okul bu deneyimlerin yaşanacağı kurumlar olmak zorundadır.
Karakütük’e (2004; 16) göre eğitim, demokrasinin ilke ve kurallarının, insan haklarının yaşatılarak öğretildiği eğitimdir. Okulda ve okul dışındaki eğitim kurumlarında yapılan eğitim demokratik olabilir; aynı zamanda bu eğitim sırasında demokrasi eğitimi yapılabilir. Böylece eğitim sürecinde hem demokratik eğitim hem demokrasi eğitimi birlikte sağlanabilir.
Demokratik eğitimin hedefi, bağımsız, dünyaya bakışında sorgulayıcı ve çözümleyici olan ve yine de demokrasinin kuralları ile uygulamalarını derinlemesine bilen yurttaşlar yetiştirmektir.
Yine, Karakütük’e (2004; 17) göre demokratik eğitimde "seçme ve seçilme", "eleştirme ve eleştirilme". "sorumluluk duygusu", "kendine güven duygusu", "yardımlaşma duygusu", "arkadaşlık", "adalet", "zihinsel eğitim", "toplumsal eğitim". "ahlak eğitimi" önemli kavramlardır. Okulun demokratik değerlerle yönetilmesi demokratik bir eğitimin sağlanması için büyük önem taşımaktadır. Demokratik eğitimin, okul topluluğunun her çalışma alanında, bu eğitim sisteminin gereksinim duyduğu özgür hava içinde öğrencilere verilmesi gerekir. Öğrencilerin okulun demokratik havasını her an yaşamaları gerekir.

3. DEMOKRATİK DEĞERLER OKULLARI
3.Tanıtım
Sudbury Vadisi veya Demokratik Değerler okulları olarak adlandırılan okullar Framingham, Massachusetts, Amerika’da 1968’den başlayarak alternatif okulculuk anlayışının örnekleri olarak çalışmaktadır. Bu okullar 20. yy’ın başlarında İspanya’da kurulan Ferrer’in Modern Okulu veya İngiltere’de açılan Neill’in Summerhill okulları ve diğer bir çok alternatif okulun devamı niteliğinde okullar olarak görülebilir ve farklı kıtalarda bir çok diğer ülkede 100’den fazla alternatif okula da modellik yapmıştır.

Demokratik Değerler Okulları, zorunlu müfredatı, programlanmış dersleri ve sınıfları, yaş grupları veya kademe ayrımı olmayan, katılımcı demokrasi çerçevesinde okul çalışanları ve öğrenciler tarafından yönetilen, felsefesini Freire, Illich, Parker, Dewey, Rogers, Neill gibi radikal reformist görüşlere dayandıran, öğrenmenin sadece öğrencilerin ilgileri ve şüpheleri üzerine kurulu okullardır.

Bu okullarda Aristo’nun “İnsan doğasında merak vardır” görüşü esastır. En kalıcı, en etkili ve en iyi öğrenme bireyin kendisinin ilgi duyduğu ve gerçekleştirdiği öğrenmedir. Kişisel kapasite ve yeteneklerini ortaya çıkarmasına izin verilirse her insan yaratıcıdır. Gerçek hayatta olduğu gibi okulda her yaş grubuna ait bireylerin birlikte etkileşim içerisine girmesi bireysel gelişimi destekler. Kişisel sorumluluğun gelişmesi için özgürlük tanınması şarttır. Okul katılımcı demokrasi çerçevesinde öğrencilerin hayatın tüm karmaşıklığıyla yüz yüze geldikleri bir yer olmalıdır. Tüm bu ilkeler Demokratik Değerler Okullarının felsefesinin temel taşlarıdır.
Günümüzde Sudbury veya Demokratik Değerler Okulları ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Brezilya, Kanada, Kolombiya, Kosta Rika, Danimarka, Ekvator, Filistin, Fransa, Güney Afrika, Guatemala, Hindistan, Hollonda, İngiltere, İsrail, Kore, Lesotho, Macaristan, Nepal, Norveç, Polonya, Rusya, Tayland, Ukrayna ve Yeni Zelanda da bulunmaktadır. ABD’de California, Colorado, Connecticut, Florida, Hawaii, Kansas, Illinois, Maine, Maryland, Massachusetts, Oregon, Pennsylvania, Vermont, Washington, Alaska, Dalaware, Georgia, Luisiana, Michigan, Minnesota, Missouri, New Jersey, New Mexico, New York, North Carolina, Ohio, Oklahoma, Texas, Utah,Virginia, West Virginia, Wisconsin eyaletlerinde yüzlerce Sudbury veya Demokratik Değerler Okulları bulunmaktadır.

3.1. Felsefesi
Demokratik Değerler Okulu felsefesi Ferrer, Freire, Illich, Parker, Montessori, Dewey, Rogers, Neill gibi radikal reformist görüşlere dayanan okullardır. Bu okullar 20. yy’ın başlarında İspanya’da kurulan Ferrer’in Modern Okulu veya İngiltere’de açılan Neill’in Summerhill okulları ve diğer bir çok alternatif okulun devamı niteliğinde okullar olarak görülebilir.
Greenberg (1988) okulların amaçlarını veya öğrencilerin okula gitme nedenlerini öğrenmek, meslek sahibi olmak, ahlaklı, sosyal ve iyi vatandaş olarak yetişmek olarak sıralamaktadır. Demokratik Değerler Okullarının felsefesi de akademik, mesleki, ahlaki, sosyal ve politik yaklaşımları incelenerek anlaşılabilir.

Demokratik Değerler Okulunda öğrenme Montessori’nin söylediği gibi “sizin yaptığınız bir iştir, size yapılan değil.” Öğrenmenin temel tetikleyicisi “merak”tır. Aristo “insanlar doğası itibarıyla meraklıdır” der. Bu nedenle öğrencilerin öğrenmeleri temelde merak etmeleriyle ilgilidir. Ancak “merak” ettikleri şeyi öğrenirler. “Merak” veya “öğrenme isteği” doğal bir dürtüdür ve açlık, susuzluk ve seks gibi büyük dürtülerden bile doğaldır.
İnsanlar okula “öğrenmek” için giderler. Öğrenmeleri için çocuklar özgür bırakılmalı ve onlara zaman verilmelidir. Birey gerçekten merak ediyor ve öğrenmek istiyorsa, her şeye rağmen ve her engelin üstesinden gelerek öğrenir. Yeni nesillerin bilgisayar ve bilgisayar oyunlarını öğrenmek için gösterdikleri performans bunun en güzel kanıtıdır. Ancak zorla bilginin aktarılması çocukta merakla öğrenme dürtüsüne zarar verir. Bu şekilde bilgi almaya alışmış çocuklar doğal yollarla öğrenme alışkanlıkları edinemez veya kaybederler. Demokratik Değerler Okullar öğrencilerini olduğu gibi bırakır. Belkiler veya istisnalar yoktur. İstendiğinde yardım etmeye hazır öğretmen veya uzmanlar vardır.

"Çocuk için önemli olan kendilik gelişimidir. Kendi öz kaynaklarını ve yabancı, karmaşık dünya ile başa çıkma becerisini geliştirmeye gereksinimi vardır. Duyuları yoluyla, kendisi için öğrenmek, görmek ve yapmak ister, bir yetişkin gözleri ile değil. Çocuk bunları dünya ile uyum içinde başardığında, tam bir kişi olmaya başlar. O zaman eğitilmiştir."
Maria Montessori

Okula gitme nedenlerimizden bir diğeri “meslek sahibi” olmaktır. Sanayi çağında hangi kariyer için hazırlanırsa hazırlansın bireylerden belirli kurallara uyması, daha önce denemiş metotları tatbik etmesi, kitapları ezberlemesi istenmekteydi. Sanayi toplumunda çocuklar, kendilerine gösterilen yerlerde oturmuş, sert adımlarla yürümeyi öğrenmiş, ders saatleri zillerle başlayıp bitmiştir. “Bireycilikten uzak, sert ve katı gruplandırma sistemleri notlarla değerlendirme, öğretmenin otoriter tutumu sanayi dönemi eğitiminde en belirgin özelliklerdi” (Tezcan, 2002; 4). Artık 21.yy’da postmodern veya bilgi çağında yaşamaktayız. Bu çağda istendik olan “hayal gücü, yaratıcılık, serbest teşebbüs, özgüven, özdenetim, özmotivasyon, özdisiplin değerleri yüksek, herkes gibi olmayan, farklı düşünen, davranan ve üreten” (Greenberg, 1993) bireylerdir. Yaratıcılık, eleştirel düşünce, ikna yeteneği, esneklik, özerklik, yüksek adaptasyon yeteneği, dinamizm, yüksek iletişim becerisi, empati, işbirliği gibi nitelikler öncelikli niteliklerdir. Hayal gücü, özgünlük ve özgürlük ise postmodern toplumlarda anahtar kavramlardır. Ne tür işlerle uğraşırlarsa uğraşsınlar bu tür nitelikler bilgi toplumunun gerekli gördüğü niteliklerdir. Bu nitelikler ise ancak özgür beyinlerde gerçekleşir. Özgür beyinler ise demokratik ortamlarda, bireysel ilgi ve merak dürtülerinin tatmini şeklinde gelişir.

Okullardan bir diğer beklenti ise “iyi insan” veya “ahlaklı birey” yetiştirmesidir. Ahlaklı veya iyi insan davranışlarının temelinde ise “kişisel sorumluluk” vardır. Kişisel sorumluluk olmadan gerçekleşen eylemler, ahlak dışı veya ahlaksızdır. Kişisel sorumluluk tüm ahlaki davranışlar için önkoşuldur. Ahlaklı olmak için bir yol seçme ve seçimin ve sonucunun tüm sorumluluğunu alma yeterliliğine sahip olmalısınız. Kaderin, Allah’ın, diğer insanların, pasif bir aracı olduğunuzu iddia edemezseniz. Ahlaklı bireyler veya iyi insanlar yetiştirmek istiyorsak onları “sorumlu” insanlar olarak yetiştirmeliyiz. Kendi tercihlerini yapabilme ve sonucuna katlanabilme yeterliliği kazandırdığımız sürece iyi insan veya ahlaklı insan yetiştirebiliriz. Ahlak “insanlar kendi eylemlerinden sorumludur” öngörüsü ile başlar. “Maalesef bugün tüm okullar öğrencilerin kendi eylemlerinden kişisel olarak sorumlu olduğunu reddetmektedir. Bu reddetme üç boyutludur. Birincisi okullar öğrencilerine hangi eylemde bulunacaklarını tercih etme hakkı tanımamaktadırlar. İkincisi tercih ettikleri eylemi gerçekleştirme hakkı tanımamaktadırlar. Üçüncüsü ise eylemlerinin sonucuna katlanma hakkı tanımamaktadırlar” (Greenberg, 1988). Yani okullarda öğrencilerin tercih etme, eylemde bulunma ve eylemlerinin sonucuna katlanma özgürlüğü yoktur. Bunlar kişisel sorumluluğu oluşturan üç büyük özgürlüktür. Demokratik Değerler Okullarında bu 3 özgürlük vazgeçilmezidir. Bu okullar için sorumluluk evrenseldir, ivedidir ve gerçektir.
Okuldan bir diğer beklenti ise “sosyal” bireyler yetiştirmesidir. “Sosyal” kavramı birlikte yaşamayı, doğru ilişkiler kurmayı ve bu ilişkileri yönetmeyi anlatmaktadır. Okullarımızın “sosyal” bireyler yetiştirdiğini söylemek çok zordur çünkü birbiriyle yarışan, mücadele eden, birbirlerinden üstün olmaya çalışan insanların uyumlu ve sağlıklı ilişkiler kurması mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında okullarımızın anti-sosyal bireyler yetiştirdiği bile söylenebilir. Gerçek dünyada ise sağlıklı ve oturmuş bir toplum için en önemli özellik işbirliğidir. Gerçek dünyada en sağlıklı yarışma insanın kendi kendisiyle yarışmasıdır. Yaş grupları ve kademe ayrımı geleneksel okullarımızın en temel özelliklerindendir. Ancak hayat böyle değildir. Sokakta, fabrikada, lokantada, sinemada insanlar sınıflandırılmamaktadır. Herkesten farklı beklentiler yoktur. Yıllarca okullarda sadece kendi yaş grubuyla iletişim kurmasına izin verdiğimiz çocukların hayata atıldıklarında her yaş grubundan her yetenekte insanla iletişim kurma veya baş etmesini beklemek hatadır.

Okullardan bir diğer beklentimiz ise “iyi vatandaş” yetiştirmesidir. Her ülkede iyi vatandaş yetiştirme görevi okullara verilir. Modern toplumlar demokratik cumhuriyetlerdir. Kral yoktur, hanedan yoktur, asil sınıfı yoktur, diktatör yoktur. Halkın halk tarafından halk için yönetilmesi esastır. Çoğunluk esastır ve temsil hakkı olmayan insanın vergi zorunluluğu da yoktur. Demokratik cumhuriyetler kanun ülkeleridir. Keyfi otorite, bir verip bir alan değişken hükümetler yoktur. Demokratik cumhuriyetler de insan hakları vardır. Bunları bilerek okullardan öğrencileri ülkemiz üretkenliğine ve politik istikrarına katkıda bulunacak şekilde yetiştirmeleri ve onların;
Demokratik olmalarını ve otokratik olmamalarını;
Açık kurallar ve ilgili süreçlerle yönetilmelerini;
Öğrencilerin bireysel haklarının bekçisi olmalarını talep etmeliyiz.

Okulda bu özelliklerle yetişen çocuklar artık topluma çıkmaya hazırdırlar. Ancak geleneksel okullarımız kuruluş felsefeleri “otokratik” ve “öğretme” egemen olduğu için bu üç niteliği kazandırmaktan çok uzaktır. Entelektüel yaratıcılık, mesleki mükemmellik, kişisel özgürlük, sosyal tolerans politik özgürlük insan ruhunun en güzel eserleridir. Demokratik Değerler Okulları özgürlüğün, insan haklarının, demokrasinin, paylaşımın, işbirliğinin ve diğer tüm insan meziyetlerinin öğretildiği değil ancak yaşayarak öğrenildiği okullardır. Sorumlu özgürlük, öz motivasyon, öz düzenleme, öz değerlendirme, demokrasi, güven, karışık yaş grupları, oyun ve iletişim, açık sınıf bu okulların dikkat çekici özelliklerdir.

3.2. Eğitim Programları
Demokratik Değerler Okulunda geleneksel anlamda bir program veya müfredat yoktur. “Öğretme” anlayışı reddedildiği için bir öğretim yönteminden söz edilemez. İçerik öğrencinin ilgi duyduğu ve merak ettiği etkinliklerdir. Yöntem, öğrencinin tercih ettiği eylemde bulunma biçimidir.

Ancak bazı ülkelerde okulların eğitim bakanlığınca tanınması için onaylanması gereken bir program taslağına ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalarda “Natural Learning Curriculum” (Doğal Öğrenme Müfredatı) adı altında bir program taslağı oluşturulmuş ve Avustralya Eğitim Bakanlığına onaylatılmıştır.

Bu eğitim programına konulan hedeflerde her mezunun hem yerel toplumun bir üyesi olarak hem de küresel toplumun bir parçası olarak sorumlu, özgüvenli, etkili ve üretken bireyler olarak yetiştirilmesi öngörülmüştür. Bunun için ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda doğal öğrenme yöntemi yoluyla bilgi, beceri ve deneyim kazanmaları planlanmıştır. Tüm bu süreçlerde öğrenciler kendi kapasitelerini tanıma ve kontrol etme, azim, karar alma becerisi, farklılıklara saygı duyma, özmotivasyon, sosyal duyarlılık, empati, doğal şüphe, sorgulayıcılık, sorumluluk ve benzeri bir çok istendik davranışı kendi kendilerine kazanmaları gerçekleşecektir. Tüm bu süreçler esnasında öğrenciler demokrasi ve demokratik davranışları, adaleti ve adil olmayı, sağlığı ve sağlıklı yaşamayı, bilimi ve bilimsel olmayı, sosyal duyarlılığı ve duyalı olmayı yaşayarak öğreneceklerdir.

Bu davranışları gerçekleştirmek için gereken içerik doğa ve doğal çevredir. Çevrelerindeki doğa ve insanlarla olan iletişimleri sonucu bu davranışları kazanmaları öngörülmüştür. Okul çevresi ise her türlü etkinlik ve deneyim için hazırlanmış ortamlardan oluşmaktadır. Okullar atölye, işlik, laboratuar, derslik, salon, saha ve benzeri fiziksel mekanlara sahiptir. Öğrenciler bu mekanlardan arzu ettikleri şekilde faydalanabilirler. Bir sınıfta tamamen kendi tercihleriyle matematik çalışan farklı yaş gruplarından öğrenciler bulabilirsiniz, hatta bu öğrenciler isterlerse öğretmenli veya öğretmensiz de çalışabilirler. Bir atölyede bir grup öğrenci bir makine üretebilir, bir salonda müzik yapılabilir, sahada futbol oynanabilir, isterseniz yabancı dil öğrenebilir, isterseniz bir ağacın altında akşama kadar oturabilirsiniz.

Yalnız olmak isterseniz yalnız öğretmenle olmak isterseniz öğretmenle, arkadaşlarınızla olmak isterseniz arkadaşlarınızla etkinlikler tercih edebilirsiniz. Üniversiteye hazırlanmak isteseniz kendinize özel bir çalışma programı oluşturabilirsiniz. Bir uzman yardımına ihtiyacınız olduğundan her zaman hazır bir öğretmen veya uzman vardır.
Oyun ve sohbet bu okullarda öğrencilerin en çok tercih ettikleri etkinliklerdir. Şiir yazmak, kitap okumak, bir şeyler pişirmek, bulmaca çözmek, araba tamir etmek, sohbet etmek, köprü, baraj gibi inşaat modelleri yapmak, heykel, resim, fotoğrafla uğraşmak, müzik yapmak, futbol, basketbol ve benzeri spor etkinliklerinde bulunmak, tiyatro, bilgisayar öğrenmek, internette dolaşmak, yabancı dil öğrenmek, deney yapmak ve benzeri sayısız diğer etkinlik bu okullardaki öğrencilerin ilgi alanlarına girmektedir. Bunları yaparken azim, iletişim, yaratıcılık, esneklik, konsantrasyon, özdenetim becerileri gelişmektedir.

Okulun ortam yarattığı demoktratik ve doğal süreçler yoluyla hayata hazırlanma olarak tanımlanan bir öğretim yöntemi programın özünü oluşturmaktadır Bu yönteme “Natural Learning” (Doğal Öğrenme) yöntemi adı verilmektedir.

Değerlendirme, öğrencinin gerçekleştirdiği etkinlikten tatmin olma düzeyidir ve tamamen kişiseldir. Burada öğrenciler ne yapacaklarına, nasıl, ne zaman ve nerede yapacaklarına kendileri karar verir. Standart amaçlar ve içerik olmadığından belirli bir kritere dayalı değerlendirme yoktur. Özgürlük bu okulların özü, öğrencilerin en doğal hakkıdır ve çiğnenemez. Öğrenciler mezun olmak için kendilerini yeterince hazır hissettiklerinde toplumda sorumlu bir vatandaş olarak göreve hazır olduklarını gösterir bir tez hazırlamak zorundadırlar. Öğrenci okul mezuniyet komitesine bu tezi sunar ve en az 3’te 2 oy almak yoluyla mezuniyeti hak eder.

3.3. Okul Yönetimi
Demokratik Değerler Okulları yönetim biçimi olarak kendi kendini yöneten kurumlar olarak tanıtılmaktadır. İki yönetici kurul tarafından idare edilmektedir. Yönetim Kurulu; öğrenci, personel ve ebeveynlerden oluşur ve parasal konularda yetkilidir. Tüm diğer kararlar öğrenci ve personelden oluşan okul kurulunca alınır. Kurallar okul kurulunca konulur ve disiplin komitesince yürütülür. Tüm öğrenci ve öğretmenler değişik dönemlerde yargı komitesinde yer alır. Bu kurullarda tüm gruplar okuldaki nüfusları oranında temsil edilir. Yani tüm kurullarda çoğunluk öğrencilerdir ve öğretmen istihdam etmeden bir öğretmenin işine son vermeye kadar her türlü karar bu çoğunluğun oyuyla alınır.

Okul yasal bir şirketidir. Okul Yönetim kurulu ve Okul Kurulu tarafından yönetilir. Bu yapılanma bizim Yüksek Öğretim Kurumlarının idari yapılanması ile çok benzerlik taşımaktadır. Ancak bizim kurullarımızda veliler, öğrenciler veya halk temsilcileri yer almazlar. Üstelik bizim kurullarımızın demokratik şartlarda oluşmuş kurullar olduğunu söylemek zordur.

Öğrenci, seçilmiş halk temsilcileri, mütevelli, ebeveynler ve personelden oluşan yasal bir “Yönetim Kurulu” vardır. Yönetim Kurulu yılda bir kez toplanır. Okulun temel politikalarını, yıllık bütçeyi, maaş aralığını, kayıt ücretlerini, diploma onaylarını karara bağlar. Kurul üyelerinden biri gündeme önceden sekreterliğe bilgi vermek yoluyla yeni bir madde koyma hakkına sahiptir. Toplantı sırasında dahi yeni bir konu gündeme getirilip oylanabilir. Yönetim Kurulunun başkanı şirkette memur olarak görev yapan birisidir. Ayrıca bir muhasebeci ve bir sekreter mevcuttur. Muhasebeci ve sekreterin görevi standart muhasebe ve sekreterlik görevleridir. Başkan ise Kurul toplantılarına başkanlık etmek dışında en önemli görevi gerekli gördüğünde kurulları toplantıya çağırmaktır.

Yönetim kurulu her yıl bir mütevelli heyeti seçer. Bu kurulun diğer mütevelli heyetlerinin aksine hiç bir gücü yoktur. Sadece bir yönetim kuruluna değişik problemler hakkında tavsiye kurulu olarak görev yapar. Geleneksel olarak mütevelli toplantıları tüm yönetim kurulu üyelerine açıktır ve mümkün olduğunda görüşlerini de ifade edebilirler.
Okulun günlük yönetimi doğrudan veya dolaylı araçlarla okul kurulunca gerçekleştirilir. Okul kurulu, öğrenci ve personel, okuldaki herkesten oluşur. Öğrenciler her zaman kurullarda daha çoğunluktadır. Okul kurulları haftada bir gün toplanır. Toplantılar sıkı kurallara uygun biçimde etkili ve resmi bir şekilde gerçekleşir. Okul kurulu okulu işletme konusunda tek yetkilidir. Yönetim kurulunca sadece politikalar belirlenir. Okul kurulu, para harcama, personeli işe alma ve işten çıkarma, kuralları geçirme ve uygulama, işlerin düzgün yürümesi için yönetsel yetkiler kullanma hakkına sahiptir.

Okul kurulları açıktır. Ancak bir öğrenci ile ilgili özel bir konu görüşülüyorsa kapalıda gerçekleşebilir. İzlemek isteyen herkes katılabilir. Tüm işlerin düzgün bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için okul kurulu komiteler, kollar oluşturabilir veya şahsen bireyleri görevlendirebilir. Devam memuru örneğin devamları kayıt eder, çalışma saatleri dışımda binaların kullanımı, anahtarlar gibi sorunluluklar alır. Saha sorumluları, bina bakım sorumluları ve benzeri idari görevler dağıtılır. Okul kurulu bir görev oluşturduğunda bu işle görevlendirilecek kişinin yetkisini ve sorumluluklarını da belirler.

Okul kolları resmi ilgi gruplarıdır. Ağaç işleri kolu mesela, tüm ağaç işleri etkinlikleri ile uğraşır. Bu kollar okul kurulunca belirli yetki ve sorumlulukla görevlendirilirler. Değişik eğitsel aktiviteleri desteklemek için kollar aracılığıyla fonlar oluşturulur.

3.4. Disiplin (Yargı) Sistemi
Okul internet sayfalarında disiplin sistemini aşağıdaki şekilde tanıtmaktadır. Okulda disiplin kuraları tam bir yargılama süreci yöntemiyle gerçekleşmektedir. Disiplin veya yargı sistemi çok önemlidir çünkü Sudbury okullarında her gün disiplini ilgilendiren bir konuda bir taraf, bir şahit, bir sanık veya şikayetçi veya yargı kurulunun bir üyesi olmanız mümkündür. Kurallar-okul kurulunca konulur ve yargı komitesince yürütülür. Tüm öğrenci ve öğretmenler değişik dönemlerde yargı komitesinde yer alır. Disiplin veya yargı komitesi okul kurulu tarafından oluşturulan veya seçilen 6 okul kurulu üyesinden oluşur. Yargı komitesi bir savcı (suçlayan) atar. Sanık kendini savunur veya yardımcı deliller sunar.

Disiplin veya yargı sürecinin 5 temel öğesi vardır. Bunlar sırasıyla;
İddia- Her insan belirli bir cürüm nedeniyle suçlanabilir. Bu suçlama tek bir birey tarafından gerçekleşebileceği gibi kurullar, kurumlar veya yönetsel organlarca da yapılabilir.

Araştırma- Şayet suçlama ileri bir araştırma gereği doğuracak nitelikteyse suçlamayla ilgili konular araştırılır.

Suçlama- Şayet araştırma sonucu yargıya götürecek delil veya sebep teşkil ederse, belirli bir kural veya kanunu çiğnemekten suçlanan kişi disiplin kuruluna götürülür. Dava konusu disiplin kuralları olabileceği gibi genel bir toplumsal düzen veya kuralda olabilir. Hatta söz konusu olan adli bir durum ise okul dışı kolluk kuvvetlerinden yardım istenir.

Dava- Suçlama gerçekleştikten sonra konu dava edilir. Dava öngörülen ve adil olduğuna inanılan süreçlerden geçmek zorundadır. Dava bir karara varılana kadar sürer. Bir konuda suçsuz bulunan bir kişi bir daha aynı konudan dava edilemez.

Ceza- Bir kişinin dava sonucu yanlış bir şey yaptığı ortaya çıkarsa, kişi cezalandırılır. Her zaman bir üst yargı kuruluna gitme hakkı vardır.

3.5. Mezuniyet ve Sonrası
Öğrenciler mezun olmak için kendilerini yeterince hazır hissettiklerinde toplumda sorumlu bir vatandaş olarak göreve hazır olduklarını gösterir bir tez hazırlamak zorundadırlar. Okul mezuniyet komitesine bu tezi sunar ve en az 3’te 2 oy almak yoluyla mezuniyeti hak ederler. Diğer öğrenciler diploma almadan veya G.E.D. (General Education Development Testi-Lise Bitirme Testi) alarak mezun olmayı tercih edebilirler.
Mezunlar değişik alternatiflere yönelebilmektedir. Mezunların %87 si meslek yüksek okulu veya lisans eğitimi veren bir ortaöğretim üstü eğitime yönelmektedir. Bir üniversiteye gitmek isteyen öğrencilerden %99’u ilk tercih ettikleri okullara kabul edilmektedirler. İsrail’de ise yükseköğretim için “matriculation” sınavından başarılı olmak gerekir. Bu sınav ülkemizde ki “ÖSS” sınavı benzeridir. İsrail’deki Demokratik Değerler Okulunda sınava hazırlanmak isteyen öğrenciler için hazırlanmak istedikleri bölüme veya mesleğe uygun program seçenekleri de sunulmaktadır. Hatta öğrenci talep ederse öğretmen bireysel destek de verebilmektedir.
Bazı öğrenciler yüksek bir eğitim almadan doğrudan iş hayatına atılmayı da tercih edebilmektedir. Öğrencilerin %45’i bir tür serbest girişimci olmaktadır. Yaptıkları işler açısından tam bir çeşitlilik vardır. Sanatçı, marangoz, şef garson, elbise tasarımcısı, doktor, itfayeci, gazeteci, avukat, matematikçi, ebe, müzisyen, fotoğrafçı, profesör, restaurant sahibi, pazarlamacı, terapist ve hizmetçi ve benzeri bir çok meslek sahibi olan mezun vardır.

4. SONUÇ
Teknoloji son yüzyılda belki de dünya üzerindeki toplam varlık süremizde gösterdiğimiz gelişmenin toplamından daha fazla gelişmiştir. Ulaşılan bilginin miktarı ve sınırı hayal edilebilir sınırların ötesindedir. Ancak aynı gelişmeyi veya yenişleşmeyi eğitimde başardığımızı söylemek mümkün değildir. İçinde yaşadığımız Bilgi Çağı'nda -özellikle insan beyninin işleyişinin sırları çözüldükçe ve davranışlarımızın nedenleri anlaşılmaya başlandıkça- elde edilen yeni bilgiler ışığında eğitim, öğretim, öğrenme, öğretme, okul, öğretmen, öğrenci kavramlarının anlamları da değişmiştir. Yüzelli yıldır gerek dünyanın pek çok ülkesinde gerekse ülkemizdeki okullarda öğrenme ortamları neredeyse aynıdır. Hala öğretmenlerimiz öğrencilerden daha yüksek bir yerde ve bir karatahta önünde yalnızca birbirlerinin ensesini görebilen, askerler gibi sıraya dizilmiş öğrencilere ve çoğunlukla onların ilgi duymadıkları, merak etmedikleri konular hakkında sürekli bir şeyler anlatmaya çalışmaktadırlar.

Çağımız gelişmeleri hayallerimizin ötesine geçmiştir. Bu nedenle “hayal sınırları dışında” düşünen insanlara ihtiyaç duymaktayız. Sıradan düşünen, sıradan davranan, sıradan değerleri olan, sıradan insanların farklı bir fikir, farklı bir ürün veya farklı bir değer ortaya çıkarmaları mümkün değildir.

Greenberg (1993) yeni çağda toplumların, hayal gücü ve iletişim becerisi yüksek, esnek düşünebilen ve davranabilen, sorumlu, özgür iradeli ve yaratıcı olabilen ve özmotivasyon, özdenetim, özdisiplin, özdeğerlendirme yetenekleri olan bireylere ihtiyaç duyduklarını ifade etmektedir. Bu insanlar ancak “özgürlük”, “demokrasi”, “güven”, ve “sorumluluk” olgularının hakim olduğu ve yaşandığı ortamlarda yetişir. Bu nedenle okul öğrencilerin bağımsız oldukları, güvenildikleri ve sorumlu insanlar olarak muamele gördükleri ve katılımcı demokrasi çerçevesinde hayatın tüm karmaşıklığıyla yüzleştikleri yer olmalıdır.

Öğrenme tetikleyicisi merak olan doğal bir dürtüdür. Her insan doğasında şüphe vardır. Kendi yeteneklerini ve ilgilerini geliştirmelerine izin verilirse her insan yetenekli ve yaratıcıdır. Bu nedenle çağdaş nitelikler, öğrenciler ödevlerini öğretmenleri için yapmadıklarında, notları ebeveynleri için almadıklarında, diğer sınıf arkadaşları ile yarışmadıklarında, yaptıkları işlerin iyi veya kötü olduğu veya ne kadar doğru olduğu konusunda kendi değerlendirmelerini yapabildiklerinde ortaya çıkacaktır.

Bu doğrultuda geleneksel okullarımızdaki “kör öğretiden” vazgeçmelidir. Hayal kurmayı, farklı düşünmeyi, yaratıcılığı, sorumluluğu teşvik etmelidir. Öğrenciye güvenmeli ve bu yolla özmotivasyon, özdenetim ve özdisiplin geliştirmelidir. Seçme hakkı, seçtiğini uygulama ve sonucuna katlanma özgürlüğü tanımalı, yarışmayı değil işbirliğini geliştirmelidir.
Tüm bunlar ise ancak alternatif okulculuk anlayışlarıyla mümkün gözükmektedir. Bu tür okulların başında da Demokratik Değerler Okulları veya Sudbury Vadisi Okulları gelmektedir.

5.KAYNAKLAR
Aydın, İ., P. (2002) Alternatif Okullar. Pegem A Yayıncılık, Ankara.
Baker, C. (1991). Zorunlu Eğitime Hayır. Çev: A. Sönmez Erol, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Demirel, Ö. (2003). Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Pegem A Yayıncılık, Ankara
Erden, M. (1998). Öğretmenlik Mesleğine Giriş. İstanbul: Alkım Yayınları.
Erden, M. (2001) Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Alkım Yayınları, İstanbul.
Greenberg, D. (1988) “Back to Basics” Journal of Alternative Education. Winter 88, s.69.
Greenberg, D. (1993). Education in America: A view from Sudbury Valley. MA: Sudbury Valley School Pres.
Illich, I. (1971). De-Schooling Society, New York: Harpertrade Publisher.
Karakütük, K. (2004) Demokratik Laik Eğitim, Anı Yayıncılık, Ankara.
Kutlu, A. (2000) “Aktif Öğrenme”
Özden Y. (1998) Eğitimde Dönüşüm, Yeni Değer ve Oluşumlar, Pegem, Ankara.
Rogers, C. (1969) Freedom to Learn. (1st edition) New York: MacMillan/Merrill.


(Yrd. Doç. Dr. İsmet ŞAHİN Araş. Gör. Hakan TURAN)

Comments

Popular posts from this blog

Max Stirner'in Eğitim Anlayışı

Stirner “Eğitimimizin Sahte İlkesi” adlı denemesinde eğitimli insanda bilginin, kilise, devlet ve insanlığın sahiplendiği kişiliğin biçimlendirilmesinde kullanıldığı; özgür insanda ise bilginin seçmeyi kolaylaştırdığı ayrımını yapar. Birinci durumdaki, bireye sahip olan düşünceye “kafadaki tekerlek” adını verir. Kafadaki tekerleği ise iki düzeyde ele alır. Bu düzeylerden birincisini, kişinin, kendisine öğretildiği için kiliseye gitmesi, vergilerini ödemesi gibi yaşayış biçimini oluşturuyordu. İkinci düzey ise insanları anavatanının iyiliği için kendilerini feda etmeye, İsa’ya benzemek için uğraşmaya yönelten ideallerden oluşuyordu. Yaratılan bu ideallerse insanın kendisine sahip olmasını engelliyor, idealler insana sahip oluyordu. Kişilerin okul eğitimi yoluyla değil, iradeleri aracılığıyla inançlar elde etmesi gerektiğini savunuyordu. Çünkü irade yoluyla elde edilmeyen her inanç ve düşünce kafada bir tekerleğe dönüşüyordu. Bilgi kendi kendine sahip olmak için bir araç, insanların kend

SUMMERHILL OKULU

Yaşama Hazırlık SUMMERHILL 1921 yılında Londra’nın yüz mil kadar uzağındaki Suffolk’un Leiston kasabasında A.S Neill tarafından kurulmuştur. 1883 yılında İskoçya’da doğan A.S. Neil Edinburg Üniversitesi’ni bitirdikten sonra 15 yıla yakın bir süre çeşitli ülke ve okullarda öğretmenlik yapmıştır. Eğitim tarihinde büyük bir deney anlamına gelen Summerhill okulunu kurmasıyla bütün dünyada eğitimcilere örnek olmuş, Freud, Wilhelm Reich, Homer Lane gibi bilgin ve düşünürleri etkilemiştir. A.S Neil yaşamın amacını mutluluğu bulmak olarak tanımlar. Bu da insanın kendisiyle ilgili şeyleri bulması anlamına gelir. Kişinin kendini bulacağı dönemde yetişkinlerin ortaya koyduğu okul çalışmalarının çoğu yalnızca zaman, enerji ve sabır savurganlığıdır. Bu okullar çocukları oyundan alıkoyar, onların taze omuzlarına yaşlı kafalar kondurur. Summerhill’de temel ilke, okulun özgürlükle yönetilmesidir. Hiçbir çocuk derslere devam etmek zorunda değildir. Çocuklar okula uymak durumunda değildir, okul çocuğa