Stirner “Eğitimimizin Sahte İlkesi” adlı denemesinde eğitimli insanda bilginin, kilise, devlet ve insanlığın sahiplendiği kişiliğin biçimlendirilmesinde kullanıldığı; özgür insanda ise bilginin seçmeyi kolaylaştırdığı ayrımını yapar. Birinci durumdaki, bireye sahip olan düşünceye “kafadaki tekerlek” adını verir.
Kafadaki tekerleği ise iki düzeyde ele alır. Bu düzeylerden birincisini, kişinin, kendisine öğretildiği için kiliseye gitmesi, vergilerini ödemesi gibi yaşayış biçimini oluşturuyordu. İkinci düzey ise insanları anavatanının iyiliği için kendilerini feda etmeye, İsa’ya benzemek için uğraşmaya yönelten ideallerden oluşuyordu. Yaratılan bu ideallerse insanın kendisine sahip olmasını engelliyor, idealler insana sahip oluyordu. Kişilerin okul eğitimi yoluyla değil, iradeleri aracılığıyla inançlar elde etmesi gerektiğini savunuyordu. Çünkü irade yoluyla elde edilmeyen her inanç ve düşünce kafada bir tekerleğe dönüşüyordu. Bilgi kendi kendine sahip olmak için bir araç, insanların kendileri için yararlı olanları seçmesine yarayacak bir alet olmalıydı.
Stirner’e göre çocuk özgür bir varlık olarak kabul edilmeli, kendisi belli bir inanç ve öğretiyle, hatta devlete karşı anarşist görüşlerle bile koşullandırılıp yönlendirilmemeliydi. Stirner bu düşüncesiyle diğer anarşist eğitimcilerden de ayrılıyordu. Stirner sorunu insanın kendi kendisine sahip olması olarak görüyordu. Gerçek iktidar kaynağı bireyin iç dünyasına sahip olan kurum olduğu için, bireyin özgür olması için bu iktidarın denetiminden kurtulmayı gerektiriyordu. Okul kurumu içindeki öğretmenden öğrenciye ilişkisi de bireyleri iradelerini toplumsal kuruluşların otoritesine terk etmeye hazırlıyordu. Öğretilen bilgi bireyin yaratıcılığını öldürüyor; bilgiyi öğreten kurum ve kişilere karşı bağlılığını arttırıyor ve iradesini öldürüyordu. Okulun bireye en iyi öğrettiği şey nasıl bir öğrenen olacağıydı. Bu düşüncesiyle 19. yy’ın diğer özgürlükçü eğitimcilerinin ötesine geçerek okul kurumunu reddetti.
Comments